İnsan sevdiğinin kokusunu unutabilir mi ?
Edebiyat kulübündeki yarıdan fazlası ben de dâhil
olmak uzere hic hayatında gerçekten aşık olmamış yada hissettiği şeyi aşk
sanmış insanların bütün bir öğleden sonra tartıştığı konu buydu. İnsanlara
bakıyordum konuşanlara onların konuşurken neyle uğraştıklarına. Gereksiz
zamanlarda gereksiz şeyleri gözlemleyerek geçer hayatım, en yakın arkadaşımın
konuşurken tırnak uçlarını birbirine sürterek çıkardığı ses gibi yada kafeteryadaki
çayı demleyen çocuğun bardakları sıcak sudan geçirmesi gibi. Nedendir
bilmiyorum normal insan davranışlarını seyretmeyi, izlemeyi çok severim.
Bu
şehre ilk gelip yurduma yerleştiğimde akşam otobüsle yurda dönerken başımı
kaldırır yanan ışıklara bakar ve o an evlerde neler oluyor neler bitiyor diye
uzaktan izlemek isterdim. Benim için bu bir hobi haline gelmişti giderek,sonraları
parkta oturur herkesi izlemeye başladım ve bunu kimse bilmezdi bu bana ait olan
bir tazelenme aktivitesiydi.
“daldın yine” diye seslendi Gül. Gül benim sınıf
arkadaşımdı ve su hayatta tanıdığım en tatlı en dürüst insandı iyi ki var
dediğim insanlardandı.
“yok ya ole iste off eve gitcem yine sacma sapan
ortamlar falan eskiden eve gitmek için sabırsızlanırdım şimdi gitmesem mi diye
düşünüyorum!”
“Dunya ya fazla sessizsin bu aralar hayrdır?”
“Yok bişe tatlım ya halledilir”
“birgun kafa dağıtalım seninle”
Cok zor bir hayatı vardı, erken büyüyüp ailesine bakan
bir kızdı ama gülücük hiç eksik olmazdı yüzünden. Zamanı kıymetliydi öyle
arkadaşlarıyla her gün bir yere gidip eğlencelere gidecek kadar zamanı yoktu
iki kız kardeşi daha vardı ve onlara göz kulak olmak zorundaydı. Ailesi ona
öyle bir görev vermişti ama yine de dostlarına zaman ayırırdı.
Kulüpteki en entel dantel gıcık kendini solcu diye
tanıtan bundan prim yapmaya çalışan ama mutluluğun para ile doğru orantılı
olduğunu düşünen kıl bir tip olan Gokhan:
“eee kızlar bölmüyoruz inşallah ne diyorsunz aşık
olduğun kişinin kokusunu unutabilir misinz? Bir sürü yazar bu konuyu ozel
olarak işlemiştir”
“Unutmalı!” dedim birden hiç düşünmeden “Unutmalı
çünkü unutamazsa devam edemez hayatına. Aşık olduğun insanın kokusu senleyken
başka birinin kokusuna nasıl alışır insan. Haksızlık olmaz mı hem kendine hem
karşındakine. Unutmalı unutmak zorunda yoksa devam edemez yoksa yaşayamaz insan”
ortalık bir sessizleşti çok mu içten söylemiştim çok mu derin anlam yüklemiştim
basit bir soruya hem de hayatımda hiç kimse olmamasına rağmen. Sanırım bu
laftan sonra bir çok kişi buna Gul de dâhil hayatımda çok büyük bir aşk olduğunu
düşünmeye başlıcaklardı. Gökhan bu tarz bir cevap beklemdiğinden sabahtan beri
parçaladığı edebiyatın etkisinin kaybolduğunu görünce konuyu değiştirdi çünkü
bu açıklamadan sonra bence kimse konusmıcaktı zaten.
Büyük laftı söylediğim herkes birbirine baktı, başlarıyla
onaylıyorlardı evet unutmalıydı insan yoksa devam edemezdi. İnsan hiç büyük laf
söylememeliymiş derler ya kesinlikle katılmıyorum. Çok büyük bir laf
söyleyenlerin kazandığı bir hayat oldu benimkisi. Onun için kim büyük laf
ederse hayranlığımı kazanır bundan sonra çünkü Dünya, hayatta en kıymet verdiği
şeyi büyük laf etmeyerek kaybetti.
Evde durumlar aynıydı Melek her gün Uzay ı eve davet
ediyor her an kendisine ilan-ı aşk etmesini dileyerek, O da bir acayip bir an
önce neyse niyeti söyleyemiyor bizimki de her gece O gittikten sonra beynimiz
patlayana kadar bir sürü şey anlatıyor.
Yine bu gecelerden birinde bu sefer Melek e dikkatlice
inceleyerek baktım izledim. Çok normal
yuz hatları vardı, gözleri kuçuk yanaklar pembe, çok ince bir kız değildi ama
çok da toplu değildi, güldüğü zaman gözleri cizgifilm karateri gibi kısılırdı.
Çok korkaktı fikirleri hemen değişir benle Peri nin çekişmeli zamanlarında
ortadan kaybolurdu, hiçbir zaman rengini belli etmez ben de bu özelliğini o
zamanlar dengeyi bulmak için yaptığını zannederdim ama hayat aslında bunların
cok önemli işaretler olduğunu muhteşem örneklerle gösterdi bana sonraları.
“Ya peri o kadar mutluyum ki bugün bütün gün ve gece beraberdik
beni iş yerine goturdu sohbet ettik elemanlarıyla tanıştırdı beni, geldi burda
yemek yedik, sonra hayattan amaçlarımızdan konuştuk”
“ee sen ne dedin?” diye soruverdim. Genelde Peri ile
konuşmayı tercih ederdi çünkü ben ilişki konusunda tecrübesizdim ve bunun
yanında Peri nin yorumları daha çok hoşuna giderdi Melek in.”
“ya ne diyeceğim Dünya tabi ki evlenip çocuk çoluk
sahibi olmayı büyük bir ailem olmasını istediğimi söyledim”
“hmmmm o ne dedi?” böyle kısa kısa soru sorunca
sinirinin bozulduğunu farketmem uzun sürmedi ama benim hiçbir amacım yoktu
sadece olayları Melek in yorumlarından değil de salt olanı öğrenmek istemiştim.
Sanırım arkadaşımda bunu fark etti su ana kadar bulbul gibi şakıyan olan
olayları sırasıyla anlatan kız salt olayları anlatmaya gelince hafızasını
yoklamaya başladı. Her zaman biz insan olarak olmasını istediğimiz olaylarla
aslında olan arasında bariz fark yaratırız, bunu yaparız çünkü bu bizi ayakta
tutar. Aşkımızın karşılık bulamayacağını son ana kadar duymak istemeyiz, o son
ana kadar bekleriz; ta ki O kişi gelip aşkın seni sarıp sarmaladığı, içini
ısıttğı o saunadan çıktığın an kocaman buz dolu bir kova suyu başından aşağı
boşaltıp şok etkisi yaratana kadar.
“ya ne desin işte suan pek hatırlamıyorum ama sen
herseyin en iyisini hak ediyorsun tarzı şeyler söyledi nie soruyorsun Dunya ya
!”
“ya ne için sorabilirm Melek tabiki bu hödük ün
niyetini öğrenmeye çalışıyoruz adam senden gerçekten hoşlanıyor mu yoksa ders
notu için mi bu ilgi?”
“ya kimse kimseye ders notu için bu kadar ilgi
göstermez Dünya moralimi bozma lütfen”
“hayatım moralin bozulacaksa şimdi bozulsun fazla
kapılmadan”
,
“Kapıldım bile ben aşık oldum diyorum ya ve biz
evlencez Dünya moralimi de bozcak şeyler söylesen de söylemesen de ben
hissediyorum benden hoşlanıyor ve belki de yarın akşam sizin önünüzde itiraf etcek”
“Yani bu adamın seni arkadaşı olarak görme ihtimali
sıfır öyle mi?”
“Evet !!”
“Aman iyi hayrını gör tobe tobe ya ben Uzay a çok
güvenmediğimden temkinliyim sadece arkadaşımın iyiliğini düşünüyorum malum
ikiniz de aşk böcüğüsünz birinin aklı selim düşünmesi lazım”
“Allahım senin de aklını kaybedeceğin kadar aşık olmanı
diliyorum Dünyacım şu kontrol delisi hareketlerinden kurtulman dileğiyle”
deyiverdi Peri.
Yıllar sonra bu dileğini kendisine hatrlattığımda bir
pencerenin onunde otrumuş yeşil upuzun bir vadiye bakıyorduk ikimiz de.
Aramızda büyük bir sessizlik oldu öyle büyüktü ki günlük konuşmalar doldurmaya
yetmiyordu maalesef.
“Ben hiç tahmin etmedim bilemedim bilseydim hiç yapar
mıydım? Bilseydim hiç yapar mıydım Dünya? Anlıyorsun dimi beni?” dedi ve bana
baktı.
“Tabi ki anlıyorum Peri” diyebildim …..sonra tekrar
sustum……