18 Haziran 2015 Perşembe





İnsan sevdiğinin kokusunu unutabilir mi ?

Edebiyat kulübündeki yarıdan fazlası ben de dâhil olmak uzere hic hayatında gerçekten aşık olmamış yada hissettiği şeyi aşk sanmış insanların bütün bir öğleden sonra tartıştığı konu buydu. İnsanlara bakıyordum konuşanlara onların konuşurken neyle uğraştıklarına. Gereksiz zamanlarda gereksiz şeyleri gözlemleyerek geçer hayatım, en yakın arkadaşımın konuşurken tırnak uçlarını birbirine sürterek çıkardığı ses gibi yada kafeteryadaki çayı demleyen çocuğun bardakları sıcak sudan geçirmesi gibi. Nedendir bilmiyorum normal insan davranışlarını seyretmeyi, izlemeyi çok severim. 

Bu şehre ilk gelip yurduma yerleştiğimde akşam otobüsle yurda dönerken başımı kaldırır yanan ışıklara bakar ve o an evlerde neler oluyor neler bitiyor diye uzaktan izlemek isterdim. Benim için bu bir hobi haline gelmişti giderek,sonraları parkta oturur herkesi izlemeye başladım ve bunu kimse bilmezdi bu bana ait olan bir tazelenme aktivitesiydi.
“daldın yine” diye seslendi Gül. Gül benim sınıf arkadaşımdı ve su hayatta tanıdığım en tatlı en dürüst insandı iyi ki var dediğim insanlardandı.

yok ya ole iste off eve gitcem yine sacma sapan ortamlar falan eskiden eve gitmek için sabırsızlanırdım şimdi gitmesem mi diye düşünüyorum!”

“Dunya ya fazla sessizsin bu aralar hayrdır?”
“Yok bişe tatlım ya halledilir”
“birgun kafa dağıtalım seninle”

Cok zor bir hayatı vardı, erken büyüyüp ailesine bakan bir kızdı ama gülücük hiç eksik olmazdı yüzünden. Zamanı kıymetliydi öyle arkadaşlarıyla her gün bir yere gidip eğlencelere gidecek kadar zamanı yoktu iki kız kardeşi daha vardı ve onlara göz kulak olmak zorundaydı. Ailesi ona öyle bir görev vermişti ama yine de dostlarına zaman ayırırdı.

Kulüpteki en entel dantel gıcık kendini solcu diye tanıtan bundan prim yapmaya çalışan ama mutluluğun para ile doğru orantılı olduğunu düşünen kıl bir tip olan Gokhan:

“eee kızlar bölmüyoruz inşallah ne diyorsunz aşık olduğun kişinin kokusunu unutabilir misinz? Bir sürü yazar bu konuyu ozel olarak işlemiştir”

“Unutmalı!” dedim birden hiç düşünmeden “Unutmalı çünkü unutamazsa devam edemez hayatına. Aşık olduğun insanın kokusu senleyken başka birinin kokusuna nasıl alışır insan. Haksızlık olmaz mı hem kendine hem karşındakine. Unutmalı unutmak zorunda yoksa devam edemez yoksa yaşayamaz insan” ortalık bir sessizleşti çok mu içten söylemiştim çok mu derin anlam yüklemiştim basit bir soruya hem de hayatımda hiç kimse olmamasına rağmen. Sanırım bu laftan sonra bir çok kişi buna Gul de dâhil hayatımda çok büyük bir aşk olduğunu düşünmeye başlıcaklardı. Gökhan bu tarz bir cevap beklemdiğinden sabahtan beri parçaladığı edebiyatın etkisinin kaybolduğunu görünce konuyu değiştirdi çünkü bu açıklamadan sonra bence kimse konusmıcaktı zaten.

Büyük laftı söylediğim herkes birbirine baktı, başlarıyla onaylıyorlardı evet unutmalıydı insan yoksa devam edemezdi. İnsan hiç büyük laf söylememeliymiş derler ya kesinlikle katılmıyorum. Çok büyük bir laf söyleyenlerin kazandığı bir hayat oldu benimkisi. Onun için kim büyük laf ederse hayranlığımı kazanır bundan sonra çünkü Dünya, hayatta en kıymet verdiği şeyi büyük laf etmeyerek kaybetti.
Evde durumlar aynıydı Melek her gün Uzay ı eve davet ediyor her an kendisine ilan-ı aşk etmesini dileyerek, O da bir acayip bir an önce neyse niyeti söyleyemiyor bizimki de her gece O gittikten sonra beynimiz patlayana kadar bir sürü şey anlatıyor. 

Yine bu gecelerden birinde bu sefer Melek e dikkatlice inceleyerek baktım izledim. Çok  normal yuz hatları vardı, gözleri kuçuk yanaklar pembe, çok ince bir kız değildi ama çok da toplu değildi, güldüğü zaman gözleri cizgifilm karateri gibi kısılırdı. Çok korkaktı fikirleri hemen değişir benle Peri nin çekişmeli zamanlarında ortadan kaybolurdu, hiçbir zaman rengini belli etmez ben de bu özelliğini o zamanlar dengeyi bulmak için yaptığını zannederdim ama hayat aslında bunların cok önemli işaretler olduğunu muhteşem örneklerle gösterdi bana sonraları.

“Ya peri o kadar mutluyum ki bugün bütün gün ve gece beraberdik beni iş yerine goturdu sohbet ettik elemanlarıyla tanıştırdı beni, geldi burda yemek yedik, sonra hayattan amaçlarımızdan konuştuk”

“ee sen ne dedin?” diye soruverdim. Genelde Peri ile konuşmayı tercih ederdi çünkü ben ilişki konusunda tecrübesizdim ve bunun yanında Peri nin yorumları daha çok hoşuna giderdi Melek in.”

“ya ne diyeceğim Dünya tabi ki evlenip çocuk çoluk sahibi olmayı büyük bir ailem olmasını istediğimi söyledim”

“hmmmm o ne dedi?” böyle kısa kısa soru sorunca sinirinin bozulduğunu farketmem uzun sürmedi ama benim hiçbir amacım yoktu sadece olayları Melek in yorumlarından değil de salt olanı öğrenmek istemiştim. Sanırım arkadaşımda bunu fark etti su ana kadar bulbul gibi şakıyan olan olayları sırasıyla anlatan kız salt olayları anlatmaya gelince hafızasını yoklamaya başladı. Her zaman biz insan olarak olmasını istediğimiz olaylarla aslında olan arasında bariz fark yaratırız, bunu yaparız çünkü bu bizi ayakta tutar. Aşkımızın karşılık bulamayacağını son ana kadar duymak istemeyiz, o son ana kadar bekleriz; ta ki O kişi gelip aşkın seni sarıp sarmaladığı, içini ısıttğı o saunadan çıktığın an kocaman buz dolu bir kova suyu başından aşağı boşaltıp şok etkisi yaratana kadar.

“ya ne desin işte suan pek hatırlamıyorum ama sen herseyin en iyisini hak ediyorsun tarzı şeyler söyledi nie soruyorsun Dunya ya !”

“ya ne için sorabilirm Melek tabiki bu hödük ün niyetini öğrenmeye çalışıyoruz adam senden gerçekten hoşlanıyor mu yoksa ders notu için mi bu ilgi?”

“ya kimse kimseye ders notu için bu kadar ilgi göstermez Dünya moralimi bozma lütfen”

“hayatım moralin bozulacaksa şimdi bozulsun fazla kapılmadan”
,
“Kapıldım bile ben aşık oldum diyorum ya ve biz evlencez Dünya moralimi de bozcak şeyler söylesen de söylemesen de ben hissediyorum benden hoşlanıyor ve belki de yarın akşam  sizin önünüzde itiraf etcek”

“Yani bu adamın seni arkadaşı olarak görme ihtimali sıfır öyle mi?”

“Evet !!”

“Aman iyi hayrını gör tobe tobe ya ben Uzay a çok güvenmediğimden temkinliyim sadece arkadaşımın iyiliğini düşünüyorum malum ikiniz de aşk böcüğüsünz birinin aklı selim düşünmesi lazım”

“Allahım senin de aklını kaybedeceğin kadar aşık olmanı diliyorum Dünyacım şu kontrol delisi hareketlerinden kurtulman dileğiyle” deyiverdi Peri.

            Yıllar sonra bu dileğini kendisine hatrlattığımda bir pencerenin onunde otrumuş yeşil upuzun bir vadiye bakıyorduk ikimiz de. Aramızda büyük bir sessizlik oldu öyle büyüktü ki günlük konuşmalar doldurmaya yetmiyordu maalesef.
      “Ben hiç tahmin etmedim bilemedim bilseydim hiç yapar mıydım? Bilseydim hiç yapar mıydım Dünya? Anlıyorsun dimi beni?” dedi ve bana baktı.

“Tabi ki anlıyorum Peri” diyebildim …..sonra tekrar sustum……

6 Haziran 2015 Cumartesi






Ilk Catırtı J

Hayatımda ilk defa gerçekten aynaya bakıyordum göz bebeklerimin tam içine, sabah yüzüme iki su çarptıktan sonra dişimi fırçalarken değil gerçekten özel olarak dudağıma, gözüme, burnuma bu beş duyunun oluşturduğu ifademe baktım. Her biri farklıydı bu sabah her biri şımarıklığının dorukların daydılar. Şımarsınlar hak etmediler mi yıllardan sonra. Hep ihmal etmiştim kendime bakmayı kendimi sevmeyi, gözlerim kitaplara bakıp sınavlara çalışmaktan test soruları çözmekten, kulaklarım hocaları dinlemekten annem ile babamı ama daha çok annemi dinlemekten sıkılmışlardı. Burnumun okulla ev arasında alabildiği en güzel koku okulun kantinindeki karışık tost kokusuydu. Tadım tuzum kalmamıştı zaten annemin beslenmemi kontrol etmesi ile bana ait sevdiğim bir tat da yoktu şu hayatta.

Dokunamıyordum çünkü her şey aynıydı ve bana sunulan şeylerin benim olduğunu düşünüyordum hâlbuki bu hayatta benim olan tek şey sadece herkesin sahip olduğu ve asla değiştirilme ihtimali olmayan parmak iziydi. Bunu bir gün elime amaçsızca bakarken fark ettim annem ve babam her şeyime müdahale edebilirler fikrimi almadan her şeyimi değiştirebilirlerdi hayatımı onlara yeniden dekore edecekleri bir ev gibi sunmuştum ve onlar bu evin tarihi dokusuna narinliğine bakmadan sürekli saçma sapan bir şeylerle dolduruyorlardı. Bir tek şeye dokunamazlardı isteseler bile parmak izime bu benimdi ve asla değiştiremezlerdi ha umurlarında da değildi ama ben gizliden gizliye intikam alıyordum onlardan her şeyimi alabilirsiniz ama parmak izimi asla.
Sonra Üniversite ye başladım kelimenin tam anlamıyla nefes almaya başladım, o ilk yurt odası arkadaşlığı var ya bütün her şeyimi değiştirdi, herkes ile konuşmaya başladım sesli kahkahalar atıyordum ki evde annem buna çok kızardı. Bir kız öyle istekli gibi sesli sesli gülemez derdi. Ondan dolayı mıdır bilinmez evimizde Kemal Sunal izlemeyi sevmezdim. Çatlak insanlarla beraber olmayı sevdim hep beni rahatlatıyordu bu.

Aynaya bakıp kaldığımı fark ettim ne kadar güzeldim ya da güzelleşmiştim artık beş duyum beynimden değil kalbimden emir almaya başlamıştı. Kalbim kontrolü ilk defa ele alıyordu, bocalayabilirdi tabi arada heyecanlanıp saçmaladığı da oluyordu. Önemli değil çünkü yaptığım saçmalıkları seven ve güzel bakan bir adam vardı karşımda. Hayatımda ilk defa biri beni olduğum gibi kabul ediyordu, gerisi boştu. “Sen çok iyisin kalbin iyi bir kere bu da gözlerine yansıyor” demişti. Kalbim titredi, bir insanın kalbi titrer mi? Benim titredi. Ben bundan sonra hayatıma onsuz devam edemezdim ve etmicektim zaten O da ayni şekilde düşünüyor düşünmese bir erkek bir kadına neden böyle davransın. Hoş, arada hatta sürekli düşünceli bakıyor etrafına sanki bir suç işlemiş de onun huzursuzluğu var gibi ama benimle konuşurken beni görüyor, bana bakıyor. Sınıfa geldiğinde bana bakıp “eee günün aydın olsun bakalım melek hanım” demesini çok seviyorum mesela. Beni herkese karşı savunması “rahat bırakın melek başkanı” demesi ile başlamıştı her şey. Çok silik bir tipti aynı benim gibi kimseyle konuşmazdı sınıfta bir ben vardım konuştuğu.
Aslında kendime itiraf etmesem de ikimiz de dışlanan tiplerdik bizim en büyük ortak yanımız buydu. O da insanlardan kaçıyordu ben de, o da okulun favori yakışıklı çocuğu değildi ben de çok güzel kızı değildim. Biz birbirimiz için yaratılmıştık birbirimizin ruhunda travmatik açılan yaraları beraber iyileştirmeliydik, onun da gençliği zor geçmişti benimde yani okadar çok ortak yönümüz vardı ki bir resmen birbirimiz için yaratılmıştık. Yarlarımız anlaşılmazlığımız bizi birbirimize bağlayan en önemli şeydi. Normalde Dünya bütün insanlara ulaşır dertlerini dinler onları anlar yaralarını sarar ve iyileştirirdi insanları. Aynı evde kala kala sanırım bir şeyler kaptım ondan bu sefer ben hayatımda istediğim tek insanın yaralarını saracam Dünya gibi.

Şimdiden herkes bizi birbirimize yakıştırmaya başlamıştı bile Dünya, Peri, Yağız. Onlar da bugun yarın bunların cift haberini alırız diyorlardı. Gaza gelmemeye çalışıyordum ama bir yandan da neden hala duygularını bana söylemiyor diyordum. Her gün beraber derse giriyor, yemek yiyor, akşam bizim evde muhabbet ediyorduk hoş Dünya geçen gün arıza yapınca çocuk da gelmemeye başladı ama bir süre sonra normale döneriz. Her gün kapımın önüne kadar bırakıp “hayırlı akşamlar Melek hanım” demeyi de ihmal etmiyor.

Allahım biri beni seviyor inanamıyordum, benim gibi kendi halinde hiçbir duygumu tam olarak ifade edemeyen ben bu konuda o kadar nettim ki ben onu seviyordum o da beni seviyordu. Bir erkek bir kadını sevmese neden sürekli zaman geçirsin ki beraber, neden sürekli “çok iyisin” desin ki. Başka birini sevse neredeyse her gün bizim eve neden gelsin.
Bunların yanında çok nazik, arkadaşlarıma karşı da çok kibar kimseyi kırmak istemiyor hatta geçen gün Dünyadan özür diliyordu hoş bizim keçi Dünya hiç inandırıcı bulmadığını söyledi çocuğa, neymiş efendim içinden gelerek özür dilemediği için bu sözlerinin hiçbir kıymeti yokmuş kendisi de kabul ediyormuş ama içinden gelerek değilmiş. Bazen gerçekten nasıl bu kadar sivri dilli olabiliyor şaşırıyordum.
Hâlbuki kadın dediğin biraz alttan almalı, uyumlu olmalı sabırlı olmalı erkek yolunu bulamadığında karşında sen olmalısın ki sen onun pusulası olasın bir kere pusula oldun mu artık her yol sana çıkar derdi annem. Dünya benim tam zıddımdı daha özgür, sabır namına hiçbir şey yok istediği her şey anında olmalıydı veya kendisi bir an önce bu işi yapmalıydı, bir adama tam olarak benliğini vererek âşık olduğunu görmedim ben henüz ve bence Dünya asla âşık olamayan kızlardandı. Hep karışık hayalleri vardı kafasında. Uzay dan da hiç hoşlanmıyor zaten Uzay da ondan rahatsız oluyor ama her konuda bunlar birbirlerine zıt gidiyorlardı ben böyle zamanlarda Uzay ı tanıyamıyordum bayağı yaramaz çocuk gibi Dünya ya laf yetiştirmeye çalışıyordu. Yüzü kızarıyordu, gözlüğünü çıkartıp temizliyordu falan Dünya da tam tersi kahkaha üstüne kahkaha atıyordu. Uzay ın böyle zamanlardaki sabrına hayrandım sırf benimle beraber olabilmek için Dünya gibi bir huysuza katlanabiliyordu canım benim ya bunu sevmeyen bir insan neden yapsın ki.

Kalbim sadece onun için çarpıyor, Uzay la biz evleneceğiz çünkü birbirimizi çok seviyoruz ve kocaman büyük bir aile olup sonsuza kadar mutlu yaşayacağız, hissediyorum bunu böyle olacaktı. Âşık bir kadınım ben artık büyüdüm ben, o annemin babamın benim yerime karar verdiği kız değil hedefini bilen âşık mutlu ve huzurlu bir aile hayatına sahip olmayı isteyen bir kadınım ve bunu benimle yaşamak isteyen o insanla ,ki bu Uzay olacak, evlenip mutlu olacağım. Kalbimden ilk çatırtı duyuldu artık durdurmak imkânsız.