23 Şubat 2015 Pazartesi
Merhaba Ben Dünya,
Hep bir yerim olsun orada yazayım isterdim şimdi bana ait bir alan var fakat ben ne yazacağımı düşünüyorum. Hep yazardım ben çocukluğumdan beri kimsenin haberi olmadan yazar kimse okumasın diye de hemen yırtar atardım, çok kalabalık bir ailede yaşadığım için ve küçücük çocuğun yemek içmek ve oynamaktan başka ne gibi bir derdi olabilirdi onlara göre ama ben sanıldığından daha gözlemci ve pek belli etmesem de daha da derin yasayan bir çocukmuşum şimdi daha iyi anlıyorum.
Küçük bir yerde büyüdüm ama çok kalabalık bir ailenin üyesiyim, annem suyun öte tarafı denilen Girit adasından gelen ve aslında orada asilzade sayılabilecek bir ailenin üyesinin kızı olup, babam bulunduğumuz küçük yerin toprak ağasının tek okuyan hem de hukuk okuyan oğlu. Ben ise asaletimi çok göstermesem de (annem halalarıma benzediğimi ve misafire zigon sehpa vermeden nasıl kahve servis ettigime inanamadığı icin yuz olarak benzemesek hastanede karıstıgıma inanacak olduğundan) annemden almış fakat adalet duygumu da babamdan almış bu muhteşem denilebilir fakat bir okadar da zor (aklınızdan ne zorluğu diyebilirsinz hep beraber gorecez:)) olan ailenin en küçük ve en haylaz, en radikal insanıyım.
Adım Dunya merhaba tanıştığıma çok memnun oldum :)
Zeynep Hanım ve Emin Efendi Girit den getirildikten sonra, ki bu konu ayrıca bir trajedi, birbirlerini görmüşler, beğenmişler, sevmişler ve evlenmişler. Dedem Kandiye Tıp Fakültesi ni yarıda bırakıp Turkiye ye gelmek zorunda kalmış ve bu koye geldikten sonra adapte olması zaman almış ve gençlik heveslerini, aşklarını ve hayallerini bir yana bırakıp kızkardeşlerine annesine babasına bakıp bir hayat kurması gerektiğine karar vermiş ve Zeynep hanımı gorup vurulmuş.
Geldikleri yerin ilkel ve medeniyetsiz insanlarının davranışlarını hep gozardı ederek ailesini bir arada tutmaya çalışarak hayatında ilk defa iş aramaya karar vermiş ve çok buyuk şans eseri Fransızca bildiği için çok buyuk bir fabrikanın muduru olmuş.
Bu Zeynep Hanım ile Emin Efendi nin üç adet birbiriyle alakası olmayan çocukları olmuştur. Şuan isimlerini vermek istemiyorum bundan dolayı sadece annemi Margareth olarak bilin yeter. Margareth hanım (Margareth dememin sebebi hakkaten iron lady ye cok benzer olması) benim validem olur efem kendisi sahsına munhasır olup hepimizi ip gibi dizmek konusunda yuksek lisans, doktora, hatta ordinaryüs profesördür. Asla ve kat'a çocuklarının kendisinden ayrılmasını istemez mumkun olsa onlara bir apartman bloğu tutar hepsi bir arada iş yapıp kendisi de en ust katında yaşamak ister.
Margareth hanım sarışın yemyeşil gözlü muhteşem bir vucut yapısı olup, eğer sizden hoşlanmışsa dunyanın en pamuk kişisidir bir sevgi kelebeğidir ve sizi sarmalar hemen kedi gibi kendini sevdirir ve sizin için herşeyi yoktan var eder, dunyada boyle bir insanın arkanızda olması kadar insana güven veren hiçbirşey yoktur aslında ve bu kadın benim annem olduğu için çok şanslı bulmuşumdur kendimi.
Yukarda bahsettiğim herşey Margareth hanım sizi severse; ha bana sorabilirsinz sevmesse ne olacak diye. Şöyle özetliyeyim bir kere sizi sevmesse zaten sizde birsey vardır, mutlaka vardır kaçınılmaz, size eğere sevecen bakıyorsa problem yok ama eğer iğrenç bir yemek yemiş ve her an o tadı ağzında dışarı atmak istercesine bakıp, bir de sahte bir gülümseme kondurmuşsa yüzüne, mecbur olmadıkça yorum yapmayın bir an önce ordan uzaklaşın ve bir daha karşılaşırsanız da "aa Margareth teyzecim merhaba hatırladınız mı beni " gibi saçma sapan seyler sormadan sanki tanışmamış gibi yürüyün gidin kendinizi sevdirmeye çalıştığınızı zannedip daha beter gıcık alabilir. Abimin arkadaşlarından ömrünü anneme iyi bir insan olduğunu kanıtlamakla uğraşan insanlar tanıyorum :).
Babaceğizim Ediz Hun dur kendisi dedem anneanneme ne kadar aşıksa babam da anneme okadar aşık olarak evlenmiştir. Bir toprak ağasının tek okuyan evladı olarak babaannem şehirden kız almış ve her zaman da bununla gelene gidene havasını atmıştır. Bazı köyden kadınlar işte şehirli kız fena olur şöyle gezer böyle yapar durduramazsın dese de babaannem bir ağa hanımına yakışır bir vaziyette "ben parmaklıkların arkasında neler olduğunu ne fındıkların kırıldığını biliyorum herkes kendine baksın" diyerek tokat gibi bir cevapla geliniyle arasını bozamayacaklarını anlatmıştır. Annem de bunun altında kalmayıp kayın validesinin bir dediğini iki etmemiştir. Babam İstanbul Hukuk Fakültesini dört sene de tamamlayan nadir insanlardan olup, tabi ki her hukukçunun kaderi saçlarını İstanbul Üniversitesi koridorlarına hukuk sayfalarına feda etmiştir. Ben kel severim önemli değil:) Babamın insanı çıldırtan bir huzuru vardır asla sesini yükseltmez yeter ki bir şey isteyin ondan anında yapar. Annemin huysuzlukları karşısında okadar sakindir ki bazen ben cıldırırım babam nezaketini asla bozmaz gazetesinden başını kaldırır aşık gözlerle bakar annem "tamam yapalım Margareth" der ve olayı tatlıya bağlar çünkü annemle arasının kötü olmasına dayanamaz. Bizim Margareth da bazı zamanlar şımarıklığının doruğuna çıkar ve bir erkeğin verebileceği bütün sevgiyi aşkı ister ve hepsini ister. Yapacak bişe yok Margareth kayıtsız sevgi ister ;)) Edizcim de kalbinin tümünü paspas yapar önüne;)
Bu iki muhteşem insanın üç adet çocuğu var biri benim Dunya ;) beni annem 36 yaşında çatır çatır doğurmuş hem de ne epidural var ne bişe bağıra bağıra. Herzaman derim ilk ikisi denemedir bakmışlar ki muhteşem bir şey yapmaları lazım en son beni yapmışlar :)) tatata taaaaaam. Abilerim üzülmesin die bu gerçeği çok dillendirmiyorum annem de buyuk abim bizdeyken ona ilgi gösteriyormuş gibi yapıyor ama yazık çocuk üzülmesin ;).
Velhasıl kelam ben küçücük bir yerin büyük hikayeleri olan bir yerdeyim Dunyam çok küçük ama aynı zamanda çok büyük. Çok düşündüm nerden başlasam nasıl anlatsam diye ama dedim ki Dunyacım dal göbeğinden akışına bırak. Kimse okumasa bile arada açar ben okurum dedim kendi kendime.
Hayatımın nasıl başladığını ve aşkımı nasıl kaybettiğimi gözümün içine baka baka hem de. Neyse merhaba ben Dunya tekrar görüşmek üzere.