24 Şubat 2015 Salı
"Dunyam kendine cok iyi bak bu dunyada senden bir tane var" dedi
son mesajı buydu.
Tamam benden dunyada bir tane varsa kabul peki bu bir tane olan kisi seni istiyor beni bu kadar cok dusunuyorsan neden beni bırakıyorsun. Yada şoyle bir soru sorayım nasıl bırakabiliryorsun?
Univeristenin ilk yıllarıydı ben gayet sosyal, herkesin tanıdıgı bir İngiliz Edebiyat fakultesinin başarılı bir öğrencisiydim. Herkes beni severdi bunu abartmıyorum herkesle merhabam vardı.
Peri,Melek ve ben aynı evde kalıyorduk ve bir univeriste ogrencisinin başına gelebilecek en guzel şey olmuştu çok iyi anlaşmıştık. Universite hayatlarında yurtta çok iyi anlaşan ve sonra eve çıktıktan sonra birbirlerinin suratına bakmayan çok insan gordüğümüz için biz onlardan değildik ve çok mutluyduk. Peri nin erkek arkadaşı vardı biz Melek ile abazanın onde gideniydik. Neden bizim erkek arkadaslarımiz yoktu çunkü birincisi ben erkek arkadaşlara gerçekten arkadaş gözüyle bakıyordum. Yıllar sonra psikoloğum bunun ve bir çok şeyin nedenlerini anlatırken ne kadar büyük bir hata yaptığımı ve aslında duygularımı nasıl bu kadar profesyonel sakladığım konusunda hayrete düşmüştü hatta bana resmen " nasıl çatlamadın" diye sormuştu.
Neyse sonuç itibariyle tiyatro, tenis, odevler sınavlar derken bir suru tanıdığım ve bir suru erkek arkadaşım olmuştu zaten kimseye ihtiyacım yoktu burası üniversiteydi ve ben okumaya kendime yatırım yapmaya gelmiştim. Deli gibi kitap okuyordum, tiyatroya gidiyordum, konser geziler. Melek de muhendislik fakultesindeydi ve Peri ve ben edebiyatci olduğumuzdan manyaklar gibi gezer yavrum bu da oturur evde ders çalışırdı.
Peri ile Yağız (Perinin erkek arkadaşı) çok fena kapıştılar ben sosyal bilimler enstitusunde klup toplantısındaydım dunyayı bu emperyalizmin pençesinden nasıl kurtarırız onu konuşuyorduk çok muhim konulardı bilmiyorduk ki bir bok yapamıyacagız ve bu çarkın birer kölesi olup çıkacağız. İçimdeki sosyalist canavarı dışarı çıkarmayın şimdi konudan uzaklaşmayayım.
Melek beni aradı "hemen gelmen lazım Peri çok kötü Yağızla fena kapışmışlar ve bizim O nun yanında olmamız lazım, duydun mu beni ben bile dersten çıktım sonradan hoca ağzıma sıçacak ama"
"Melekçim suan çok önemli bir toplantıdayım Edebiyat bufenin orda ve suan çıkamam çünkü konuşma sırası bana geldi"
"Dunyacım başlatma toplantına iki entel dantel tipini şimdi ........ töbe töbe Uzay Ergün ve ben gelioz seni almaya" TIK
"alo alooo gerizekalı !"
Klupteki hakkaten hoş fakat suanda düşündüğümde boş insanlara çok geçerli bir sebep buldum ki benim sıkıltığımda ne kadar inandırıcı olabileceğimi hayal dahi edemessiniz çok nadir olur ama yaptımmı tam Oscar lık oynarım. Klupteki herkes bana inandı ve endiselendi neyse onlardan kurtuldum ve saati farketmediğim için dışarını zifiri karanlığını ve buz gibi soğunu farketmeden kendimi dışarı attım (hay atmaz olaydım!) ve tabir-i caizse kıçım dondu.
Kapıda durdum bekliyorum ilerde bir gri toyota farlarını yaktı hiç üzerime alınmadım çünkü annem öle her ışık yakana atlama demişti (annemi hep dinlerim ben !). Araba hareket etti bana doğru geldi durdu cam açıldı
"salak gelsene bu tarafa seni bekliyoruz Dunya " dedi Melek
"Gerizekalı ben nerden bilim senin olduğunu" diyerek bindim arabaya.
Arabada herif kılıklı iki adam vardı muhendisliğin butun yükünü bunlara vermişler hayat enerjileri kalmamış, ve benim neşeli tavrımı garipsediler. Hiç oralı olmadım bütün sevecenliğim ve insanları ilk bakışta etkileme özelliğim ile hallerini hatırlarını sordum. Koç burcu olduğum için herkes bana hayran kalmalıydı:).
"Ne olmuş yine ya Melek ben bunlarla mı uğraşcam salak Yağız yine ne yapmış acaba?"
"Dunyacım konuyu bilmiyorum kız evde hönkürüyor napalım gitmek zorundayız"
"Öff erkek değilm mi işte kroluk damarı tutmuştur yine ben bilmiom sanki" dedim ve dikiz aynasında iki adet kahverengi boncuk gibi yusyuvarlak göz bana baktı.
"Karışmiim dedim ama erkeklerin ne gibi kroluğu varmış bayanlar da iyi deli eder adamı" dedi Uzay densizi.
Şimşek gibi baktım gözüne bişe anladı mi bilmiyorum ama böyle zamanlarda bana bişe oluyor ve hindi gibi kabarıyorum sanki.
"Genelde bu ulkenin erkeklerinin klasik davranışıdır da onda artı bayanları o noktaya getirenler utansın bence"
" Dunyacım bu konu Uzay ı ve Ergün ü hiiiç ilgilendirmiyor bence başlarını agrıtmayalım bak bu soğukta bizi evimize bırakıyorlar ve bu çok nazik bir davranış ne kadra teşekkür etsek azdır dimi Dunya!" bunu açılım ozetle şu "bre geri zekalı bizim bu satte otobüsle eve gitmemiz dert her taraf kar kıyamet çocuk bizi eve bırakıyor denyoluk yapma salak" Sustum.
"Haklısın Melekcim bu konu onları ilgilendirmiyor kusura bakmayın sizi de dahil ettik sorunumuza"
"Nedemek canım ne de olsa aynı kro familyasındanız ben Yağızı anlayabiliyorum başka bir açıdan düşünmenizi sağlamk istedim"
"Çok sağol cınıııım zahmet etme" demek istesem de dilim tuttum ve eve kadar dışarıyı seyrettim.
Bu arada arka koltukta yani benim yanımda oturan mal Ergün de resmen horuldadı ve bir baktık uyumuş. Yuh dedim içimden ve sanki Uzay sesimi duydu. O hep sesimi duyardı zaten nereye gitsem bir yerden sesimi duyar beni bulurdu, en karanlık zamanlarda ses verdim yanımda oldu herzaman böyle olacak zannettim ama bir gün beni duymak istemedi bırakıp gitti. Arkasına bile bakmadan, hiç beni tanımamış gibi hayatına devam etti.
"ya dün akşam O da uyumadı sızdı zavallı" dedi.Çok samimiyetsizce "Hmmm" dedim.
Peri nin olayı bir kaç gün içinde çözüldü , mesele bir kıskançlıktı ve hallettiler hemen de aşk böcüğü kıvamına döndüler. Melek eve normalden geç gelmeye başlamıştı ve saçmasapan gülmeler ortada bir social butterfly gibi dolanmalar bölümüne hiç yakışmayan sekilde (bunu dememin sebebi elektrik elektronik bölümü öğrencileri zombi gibi gezerler bunu herkes bilir) giyinmeler falan.
Bir gün meşhur dizimiz Asmalı Konak ı izliyoruz Melek hiç gülünmicek bir sahneden gülümsedi. Biz Peri ile hiç çaktırmadan dizi yerine Melek i seyretmeye başladık. Peri hemen atladı " hayrdır bak hele noluyor aloooo"
" Nevar noldu be niye sesini kıstınz açsanıza sesini şunun"
"Pericim Melek i izlemek daha eğlenceli dimi kıkır kıkır sabahtan beri banabk bişe var da bize sölemiyorsan işkence yaparız sana biliorsun"
"amaaan be sizin dilinize düşeceğime..." Peri ekledi " hemen başla adamın ashabını bozma noluyor"
Bizim saf Melek hemen atladı tabi asla dayanamazdı bizden bişe saklayamaz hemen anlatırdı çok saftı çok iyi niyetli hakketen adının hakkını vermiş melek gibi bir kızdı......
Mı acaba şimdi geriye dönüp baktığımda ben mi saftım o mu saftı karar veremiyorum. İnsanın kendine aşırı güvenmesi mi trajiktir yoksa güvendiği insanın göğüs kafesinin açıp içinden kalbini çıkarıp hadi bakalım bundan sonra hayatına bu olmadan devam et de görelim denmesi mi.
Bundan sonraki evre çok karışık ben bile tam olarak karar veremiyorum bunları yaşayan ben miyim yoksa bir film çekildi ve ben seyir mi ettim.
İyi Gecelers Dunya şimdilik benden bukadar :)
23 Şubat 2015 Pazartesi
Merhaba Ben Dünya,
Hep bir yerim olsun orada yazayım isterdim şimdi bana ait bir alan var fakat ben ne yazacağımı düşünüyorum. Hep yazardım ben çocukluğumdan beri kimsenin haberi olmadan yazar kimse okumasın diye de hemen yırtar atardım, çok kalabalık bir ailede yaşadığım için ve küçücük çocuğun yemek içmek ve oynamaktan başka ne gibi bir derdi olabilirdi onlara göre ama ben sanıldığından daha gözlemci ve pek belli etmesem de daha da derin yasayan bir çocukmuşum şimdi daha iyi anlıyorum.
Küçük bir yerde büyüdüm ama çok kalabalık bir ailenin üyesiyim, annem suyun öte tarafı denilen Girit adasından gelen ve aslında orada asilzade sayılabilecek bir ailenin üyesinin kızı olup, babam bulunduğumuz küçük yerin toprak ağasının tek okuyan hem de hukuk okuyan oğlu. Ben ise asaletimi çok göstermesem de (annem halalarıma benzediğimi ve misafire zigon sehpa vermeden nasıl kahve servis ettigime inanamadığı icin yuz olarak benzemesek hastanede karıstıgıma inanacak olduğundan) annemden almış fakat adalet duygumu da babamdan almış bu muhteşem denilebilir fakat bir okadar da zor (aklınızdan ne zorluğu diyebilirsinz hep beraber gorecez:)) olan ailenin en küçük ve en haylaz, en radikal insanıyım.
Adım Dunya merhaba tanıştığıma çok memnun oldum :)
Zeynep Hanım ve Emin Efendi Girit den getirildikten sonra, ki bu konu ayrıca bir trajedi, birbirlerini görmüşler, beğenmişler, sevmişler ve evlenmişler. Dedem Kandiye Tıp Fakültesi ni yarıda bırakıp Turkiye ye gelmek zorunda kalmış ve bu koye geldikten sonra adapte olması zaman almış ve gençlik heveslerini, aşklarını ve hayallerini bir yana bırakıp kızkardeşlerine annesine babasına bakıp bir hayat kurması gerektiğine karar vermiş ve Zeynep hanımı gorup vurulmuş.
Geldikleri yerin ilkel ve medeniyetsiz insanlarının davranışlarını hep gozardı ederek ailesini bir arada tutmaya çalışarak hayatında ilk defa iş aramaya karar vermiş ve çok buyuk şans eseri Fransızca bildiği için çok buyuk bir fabrikanın muduru olmuş.
Bu Zeynep Hanım ile Emin Efendi nin üç adet birbiriyle alakası olmayan çocukları olmuştur. Şuan isimlerini vermek istemiyorum bundan dolayı sadece annemi Margareth olarak bilin yeter. Margareth hanım (Margareth dememin sebebi hakkaten iron lady ye cok benzer olması) benim validem olur efem kendisi sahsına munhasır olup hepimizi ip gibi dizmek konusunda yuksek lisans, doktora, hatta ordinaryüs profesördür. Asla ve kat'a çocuklarının kendisinden ayrılmasını istemez mumkun olsa onlara bir apartman bloğu tutar hepsi bir arada iş yapıp kendisi de en ust katında yaşamak ister.
Margareth hanım sarışın yemyeşil gözlü muhteşem bir vucut yapısı olup, eğer sizden hoşlanmışsa dunyanın en pamuk kişisidir bir sevgi kelebeğidir ve sizi sarmalar hemen kedi gibi kendini sevdirir ve sizin için herşeyi yoktan var eder, dunyada boyle bir insanın arkanızda olması kadar insana güven veren hiçbirşey yoktur aslında ve bu kadın benim annem olduğu için çok şanslı bulmuşumdur kendimi.
Yukarda bahsettiğim herşey Margareth hanım sizi severse; ha bana sorabilirsinz sevmesse ne olacak diye. Şöyle özetliyeyim bir kere sizi sevmesse zaten sizde birsey vardır, mutlaka vardır kaçınılmaz, size eğere sevecen bakıyorsa problem yok ama eğer iğrenç bir yemek yemiş ve her an o tadı ağzında dışarı atmak istercesine bakıp, bir de sahte bir gülümseme kondurmuşsa yüzüne, mecbur olmadıkça yorum yapmayın bir an önce ordan uzaklaşın ve bir daha karşılaşırsanız da "aa Margareth teyzecim merhaba hatırladınız mı beni " gibi saçma sapan seyler sormadan sanki tanışmamış gibi yürüyün gidin kendinizi sevdirmeye çalıştığınızı zannedip daha beter gıcık alabilir. Abimin arkadaşlarından ömrünü anneme iyi bir insan olduğunu kanıtlamakla uğraşan insanlar tanıyorum :).
Babaceğizim Ediz Hun dur kendisi dedem anneanneme ne kadar aşıksa babam da anneme okadar aşık olarak evlenmiştir. Bir toprak ağasının tek okuyan evladı olarak babaannem şehirden kız almış ve her zaman da bununla gelene gidene havasını atmıştır. Bazı köyden kadınlar işte şehirli kız fena olur şöyle gezer böyle yapar durduramazsın dese de babaannem bir ağa hanımına yakışır bir vaziyette "ben parmaklıkların arkasında neler olduğunu ne fındıkların kırıldığını biliyorum herkes kendine baksın" diyerek tokat gibi bir cevapla geliniyle arasını bozamayacaklarını anlatmıştır. Annem de bunun altında kalmayıp kayın validesinin bir dediğini iki etmemiştir. Babam İstanbul Hukuk Fakültesini dört sene de tamamlayan nadir insanlardan olup, tabi ki her hukukçunun kaderi saçlarını İstanbul Üniversitesi koridorlarına hukuk sayfalarına feda etmiştir. Ben kel severim önemli değil:) Babamın insanı çıldırtan bir huzuru vardır asla sesini yükseltmez yeter ki bir şey isteyin ondan anında yapar. Annemin huysuzlukları karşısında okadar sakindir ki bazen ben cıldırırım babam nezaketini asla bozmaz gazetesinden başını kaldırır aşık gözlerle bakar annem "tamam yapalım Margareth" der ve olayı tatlıya bağlar çünkü annemle arasının kötü olmasına dayanamaz. Bizim Margareth da bazı zamanlar şımarıklığının doruğuna çıkar ve bir erkeğin verebileceği bütün sevgiyi aşkı ister ve hepsini ister. Yapacak bişe yok Margareth kayıtsız sevgi ister ;)) Edizcim de kalbinin tümünü paspas yapar önüne;)
Bu iki muhteşem insanın üç adet çocuğu var biri benim Dunya ;) beni annem 36 yaşında çatır çatır doğurmuş hem de ne epidural var ne bişe bağıra bağıra. Herzaman derim ilk ikisi denemedir bakmışlar ki muhteşem bir şey yapmaları lazım en son beni yapmışlar :)) tatata taaaaaam. Abilerim üzülmesin die bu gerçeği çok dillendirmiyorum annem de buyuk abim bizdeyken ona ilgi gösteriyormuş gibi yapıyor ama yazık çocuk üzülmesin ;).
Velhasıl kelam ben küçücük bir yerin büyük hikayeleri olan bir yerdeyim Dunyam çok küçük ama aynı zamanda çok büyük. Çok düşündüm nerden başlasam nasıl anlatsam diye ama dedim ki Dunyacım dal göbeğinden akışına bırak. Kimse okumasa bile arada açar ben okurum dedim kendi kendime.
Hayatımın nasıl başladığını ve aşkımı nasıl kaybettiğimi gözümün içine baka baka hem de. Neyse merhaba ben Dunya tekrar görüşmek üzere.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)